HZ.PEYGAMBER'E KUR'AN DIŞI VAHİY GELDİĞİNİN DELİLLERİ

1.Kıblenin mescid-i haram'a çevrilmesi 

peygamber efendimiz (s.a.v) hicret ettiğinde medine ahalisinin çoğu yahudi idi. Allah celle celalühü ona beytu'l makdis'i kıble edinmesni emretti. Bu yahudilerin hoşuna gitti. Bu durum 16-17 ay kadar böyle devam etti fakat hz. peygamber (s.a.v) daha önce kendisine vadedilmiş olan hz. ibrahim'in kıblesine dönmek istiyor, göğe bakarak dua ediyordu. 


Kur'an'da beytul makdisi kıble edinme emri olmadığına göre bu emir ''vahy-i gayri metluvv'' ile olmuştur. zira namazda rasulullah'ın içtihadı ile kudüs'e yöneldiğini söylemek sahih olmaz. Kıblenin değşitirilmesinden bahseden 


 Biz senin, yüzünü göğe doğru çevirdiğini elbette görüyoruz. İşte şimdi kesin olarak seni memnun olacağın kıbleye döndürüyoruz. Artık yüzünü Mescid-i Harâm tarafına çevir; nerede olursanız olun yüzünüzü o yöne çevirin. Kuşku yok ki kendilerine kitap verilenler bunun rablerinden gelmiş bir gerçek olduğunu elbette bilirler. Allah, onların yaptıklarından habersiz değildir. (bakara, 144)

Ayeti daha önce mescidi haram'dan başka bir yerin kıble olmasının emredildiğini ifade eder. Bu ayetten bir önceki ayette şöyle buyrulur.


 Senin yöneldiğin Kâbe’yi, Peygambere uyanlarla gerisin geri dönenleri ayırt etmek için kıble yaptık. Kıblenin bu şekilde değişmesi ise, Allah’ın hidayet nasip ettiği kimselerden başkasına pek ağır gelir. Yoksa Allah kıbleyi değiştirmekle imanınızı zaafa uğratacak ve evvelki kıbleye yönelerek kıldığınız namazları zayi edecek değildir. Şüphesiz ki Allah, insanlara pek şefkatli, pek merhametlidir.( bakara, 143)


Ayette'ki ''kıble yaptık'' ifadesiyle, önceki kıble tayini de yüce Allah' nispet edilmektedir. Fakat bu tayin ile ilgili bir ayet bulunmamaktadır.

Ayet önceki kıblenin, ilk kıble yapılmasının Allah'ın emriyle olduğunu açıkça göstermektedir. Bu emir Kur'an'ın hiçbir yerinde yer almadığına göre ''vahy-i gayri metluvv'' ile verilmiştir.


2. Sırrın ifşası


Bir defasında Hz. Peygamber eşlerinden Hafsa'ya bir sır verdi. O ise sırrı diğer bir şahısla paylaştı. Rasulullah bu sırrın eşi tarafından ifşa edildiğini öğrenince ondan bir açıklama istedi. Eşi, Hz. Peygamber'e bunu kendisine kimin söylediğini sorduğunda, Rasûlullah bunun kendisine Allah tarafından haber verildiğini söyledi. Bu hadise Kur'ân'da şöyle anlatılır:


Hani peygamber, eşlerinden birine gizli bir şey söylemişti. Eşi bunu başkalarına aktarıp Allah da durumu peygambere açıklayınca peygamber bunun bir kısmını anlattı, bir kısmından vazgeçti. Eşine konuyu anlatınca o, “Bunu sana kim haber verdi?” diye sordu. “Her şeyi bilen, her şeyden haberdar olan Allah bana bildirdi” diye cevap verdi. (et-tahrim,3)   

Yüce Allah bu ayette geçen ve hanımının ifşa ettiğini söylediği haberin ne olduğunu Kur'an-ı Kerim'de açıklamamış fakat bunu Peygamberi'ne açıkladığını söylemiştir Şu halde Kur'ân-ı Kerim'de geçmeyen bu olay Hz. Peygamber'e "vahy-i gayri metluvv" ile bildirilmiştir.


3. Orucun şekli


Önceleri ramazan ayında Müslümanlar yatsıyı kıldığında ve iftar edip uyuduklanında eşleriyle cinsel münasebette bulunmaları ve bir şey yemeleri haramdı. Bazı Müslümanlar yeme ve cinsel münasebette bulunma hatasına düşüyorlardı. Söz konusu ayet Rasûlullah'a bu durum haber verildiğinde indirildi.


Bu kural Hz. Peygamber tarafından konulmuş olup Kur'ân-ı Kerim'de yer almıyordu. Ancak bazı Müslümanların bu kuralı çiğnemeleri üzerine Allah-u Teâlâ bu kişiler önce azarlayan ayetleri indirdi, daha sonra da bu hükmü nesh ederek Müslümanlara iftardan sonra da eşleriyle cinsel münasebette bulunabileceklerine dair ruhsat verdi Bu hadise şu ayette anlatılır:


Oruç gecesinde kadınlarınıza yaklaşmak size helal kılındı. Onlar size örtüdürler, siz de onlara örtüsünüz. Allah, (Ramazan gecelerinde hanımlarınıza yaklaşarak) kendinize zulmetmekte olduğunuzu bildi de tövbenizi kabul edip sizi affetti. Artık eşlerinize yaklaşın ve Allah'ın sizin için yazıp takdir etmiş olduğu şeyi arayın. Şafağın aydınlığı gecenin karanlığından ayırt edilinceye (tan yeri ağarıncaya) kadar yiyin için. Sonra da akşama kadar orucu tam tutun. (Bakara, 187)


Bu ayet, Ramazan ayında geceleri kişinin eşiyle cinsel münasebette bulunmasının önceleri caiz olmadığını göstermektedir. Ayet nazil olmadan önce ramazan ay gecelerinde cinsel münasebette bulunan kişilerin yaptıkları fiil "kendilerine kötülük" olarak tavsif edilerek ihtarda bulunulmakta ve "O size acıdı ve tevbenizi kabul eti" ifadesi, onların bu fiillerinin önceden günah olduğunu belirtmektedir.

Bütün bu hususlar şunu göstermektedir ki; ramazan gecelerinde cinsel münasebete ilişkin daha önceki yasak, yetkili birisi tarafından yürürlüğe konulmuş olup Müslümanların buna riayet etmesi mecburi idi. Halbuki Kur'ân-ı Kerim'de ilgili yasağa dair hiçbir ayet bulunmamaktadır. Bu yasak sadece Peygamber tarafından ortaya konmuştur.

Hz. Peygamber'in beyan ettiği bu hükmü kabul ettikleri için sahabelere de Allah'tan başka hüküm koyucu edinerek müşrik oldukları gibi bir ikaz yapılmadığı gibi, bu yasağa uymayanlar Allah tarafından bu ayetlerde kınanmaktadır.


4. Bedr İçin Yardım Müjdesi


Uhud Savaşı münasebetiyle Bedr Savaşı'nda meydana gelen olayları hatırlatmak üzere bazı ayetler nazil oldu. Bu ayetlerde Allah'ın müminlere nasıl yardım ettiği, onlara yardım için melekler göndermeyi vadettiği ve bunu fiilen ne şekilde yaptığı anlatılmaktadır. Bu ayetler ve meali şöyledir:


And olsun sizler güçsüz olduğunuz halde Allah Bedr'de size yardım etmişti. Öyleyse Allah'tan sakının ki ona şük retmiş olasınız. O zaman sen müminlere şöyle diyordun: "indirilen üç bin melekle rabbinizin sizi takviye etmesi sizin için yeterli değil midir?" Evet, siz sabır gösterir ve Allah'tan sakınırsanız onlar (düşmanlarınız) hemen şu anda üzerinize gelseler, rabbiniz nişanlı beş bin melekle sizi takviye eder. Allah, bunu size sırf bir müjde olsun ve kalpleriniz bu saye de rahatlasın diye yaptı. Zafer yalnızca mutlak güç ve hikmet sahibi Allah katındandır. (Âl-i Imrån. 123-126)

Ayete göre Peygamber Efendimiz Bedr Savaşında müminlere, Yüce Allah'ın kendilerini 3000 melekle destekleyeceğini haber vermiştir. Ayetteki "Allah. bunu size sırf bir müjde olsun ve kalpleriniz bu sayede rahatlasın diye yaptı" ifadesi, meleklerin yardımıyla müjdelemeyi Allah'a nispet etmektedir. Bundan anlaşılıyor ki, söz konusu yardım müjdesini Yüce Allah bizatihi Peygamberimiz'e bildirmiştir. Bedr Savaşı esnasında verilen bu müjde, Kur'ân'da geçmemektedir. İşte bu "vahy-i gayri metluvv"dur.

5. Nadroğulları'nın Hurmalıklarının Telef Edilmesi


Nadroğulları ile olan hâdisede Müslümanlar düşmanı teslim olmaya zorlamak için kalelerinin çevresindeki hurma ağaçlanını kesmişlerdi. Savaş sona erince bir kısım Yahudiler ağaçlaarın kesilmesine itiraz ettiler. Kur'ân-ı Kerim onların itirazlarına şu ayetle cevap verdi:

Hurma ağaçlarından, herhangi birini kesmeniz veya olduğu gibi bırakmanız hep Allah'ın izniyledir ve onun yoldan çıkanları rezil etmesi içindir. (Hasr. 5)


Bu ayette Müslümanların, ağaçları, Allah'tan alınan bir izinle kestikleri doğrudan ifade edilmiştir. Fakat hiç kimse savaş esnasında ağaçların kesilmesine müsaade sonucunda bu olayın olduğuna dair Kur'ân-ı Kerim'de geçen tek bir ayet gösteremez.



6.Hayber'e Katılacak Olanlar


Bazı münafıklar Hudeybiye Seferi'ne katılmayarak Hz. Peygamber'in yanında yer almamışlardı. Bunu müteakip Müslümanlar Hayber Savaşı'na çıkmaya karar verdiklerinde Hz. Peygamber. Hayber Savaşı'na sadece Hudeybiye Seferi'nde kendisiyle beraber bulunanların katılacağını ilan etti. Hudeybiye Savaşı'na katılmamış olan münafiklar menfaatleri için Hayber Savaşı'nda bulunmak istiyorlardı. Zira onların beklentilerine göre Müslümanlar bu seferde büyük ganimet elde edeceklerdi ve kendileri de bu ganimetten pay almak istiyorlardı. Hz. Peygaber münafıkların taleplerine rağmen onların bu savaşa katılmalarına müsaade etmedi. Kur'ân'da bu olaya şu şekilde işaret edilir:


Savaştan geri bırakılanlar, siz ganimetleri almaya giderken "Bırakın biz de sizinle gelelim" diyeceklerdir. Onlar Allah'ın sözünü değiştirmek isterler. De ki: "Siz bizimle asla gelmeyeceksiniz. Allah daha önce böyle buyurmuştu" Onlar "Bizi kıskanıyorsunuz" diyeceklerdir. Hayır, onlar pek az anlarlar. (Feth, 15)


Bu ayette Hayber Savaşı'nı Hudeybiye'ye iştirak edenlere hasredip, Hayber Savaşı'na münafıklanın katılmalannı istisna tutan Allah'ın evvelki bir sözünün olduğuna işaret edilmektedir. Fakat Kur'ân'ın hiçbir yerinde böyle bir ifade geçmemektedir. Bu Hz. Peygamber'e ait bir emirdir. Bununla beraber Allah bunu kendi sözü olarak nitelemektedir. Bunun sebebi, söz konusu emrin gayri metluvv vahiy ile iletilmiş olmasıdır.


7. Allah'ın Emrettiği Yer



Sana kadınların ay hâlini sorarlar. De ki: "O bir ezadır. Ay hâlinde kadınlardan uzak durun. Temizleninceye kadar onlara yaklaşmayın. Temizlendikleri vakit, Allah'ın size emrettiği yerden onlara yaklaşın. Şüphesiz Allah çok tevbe edenleri sever, çok temizlenenleri sever. (Bakara, 222),


ayetinde geçen "Allah'ın size emrettiği yer" ifadesi de sünnetin vahiy oluşuna delildir. Zira Yüce Allah'in bu emri de Kur'ân'da açıklanmamış, sünnetle beyan edilmiştir. Sünnetin beyanı Allah'ın emri olarak nitelendirilmiştir.

Vahyin her iki türü, her ne kadar farklı biçimde olsalar dahi Hz. Peygamber'e Allah tarafından indirilmiş olup Müslümanların her ikisine de inanıp itaat etmeleri vaciptir.


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

KADINLARIN KOCALARINA SECDE ETMELERİ İLGİLİ HADİS

KELAMCILARA GÖRE KESB NAZARİYESİ

DİNDE ZORLAMA YOKSA FETİHLERİN VE SAVAŞLARIN NEDENİ NE İDİ? İSLAM YAYILMACI BİR DİN Mİ?CİZYE SÖMÜRÜ DEĞİL Mİ?