DİNDE ZORLAMA YOKSA FETİHLERİN VE SAVAŞLARIN NEDENİ NE İDİ? İSLAM YAYILMACI BİR DİN Mİ?CİZYE SÖMÜRÜ DEĞİL Mİ?
İddianın gücü: zayıf
İddia: İslam savaş dinidir.Cihad, bütün dünya Müslüman oluncaya veya İslâm hâkimiyetine boyun eğinceye kadar Müslüman olmayanlarla savaşmayı ifade eder.
Ayetler:
“Dinde zorlama yoktur. İman ile küfür apaçık meydana çıkmıştır.” Bakara : 25
“Fitne kalmayıp, din, yalnız Allah’ın olana kadar onlarla savaşın. Eğer vazgeçerlerse siz de vazgeçin. Zalimlerden başkasına düşmanlık yoktur.”.Bakara:193,Enfal:
Hadis:
“Ey insanlar! Düşmanla karşılaşmayı temenni etmeyin, Allah (c.c.)’tan afiyet (esenlik ve barış) dileyin. Fakat düşmanla karşılaşınca da sabredin ve bilin ki cennet kılıçların gölgesi altındadır.”Buharî, Cihad, 112, 156; Müslim, Cihad, 19-20; Ebû Davûd, Cihad, 89.
Selman b. Büreyde babasının şöyle dediğini rivayet etmiştir:
"Allah’ın Resulü bir kimseyi şeriyye komutanı tayin ettiği zaman ona şu tembihte bulunurdu:
-Müşriklerden olan düşmanlarınla karşılaştığın zaman onları üç haslete çağır. Kim bu konuda senin çağrına uyarsa kabul et ve onlardan el çek. Onları İslam’a çağır. Çağrına uyarlarsa kabul et ve onlardan el çek. Sonra onları muhacirlerin yurduna göç etmeye çağır ve kendilerine haber ver: Eğer göç etmezlerse Müslüman bedeviler statüsünde olacaklardır. Müslümanlar için yürürlükte olan hüküm onlar için de işleyecektir. Müslümanlarla birlikte savaşmadıkça "fey" ve ganimetten payları olmayacaktır. Eğer İslam’a girmeye karşı çıkarlarsa onlardan cizye vermelerini iste ve kendilerinden el çek. Eğer buna da karşı çıkarlarsa Allah’tan yardım dileyerek onlarla savaş." ed-Dârimî, Ebû Muhammed, Abdullah b. Abdurrahman, es-Sünen (Sünen-i Dârimî), Siyer, 8; eş-Şâfiî, el- Ümm, IV, 95. Müslim, Cihad, 3; İbn Mâce, Cihâd 38;
El cevap: Bmillahirrahmanirrahim. Elhamdülillâhi Rabbil Âlemîn, Vessalâtü vesselâmü alâ rasûlinâ Muhammedin ve alâ âlihî ve sahbihî ecmaîn. İslam barış dinidir.İslam dini Allah'ın tevhidini tüm insanlara ulaştırmak ister.Bunu yaparken de tebliğ metodunu kullanır.Tebliğin tıkandığı yerde, zulmün olduğu yerde ise savaş ve dolayısıyla cihad başlar.Bu nedenledir ki peygamber kabilelere tebliğciler göndermiş (hatta bunların pek çoğu Reci olayında ve Bir-i Maune'de öldürülmüştür),tebliğ mektupları yazmıştır.Tebliğ mektuplarına verilen olumsuz cevaplara karşın bile gerekmedikçe savaşmamıştır. Yapılan fetih ve savaşlar tebliğin tıkanması ve zulmün devam etmesi nedeniyle yapılmıştır.
Peygamberin yaptığı savaşların sebeplerine bakacak olursak:
1. Düşmanla mücadele edecek güce sahip olduklarını hissettirme
Hz. Peygamber’in bazı savaşları, özellikle Bedir Savaşı’ndan önce yapılan seriyyeler, Medine’de İslâm’a ve müntesiplerine düşmanlık duyguları besleyen müşrik ve Yahudilere, Müslümanlara saldırı için fırsat kollayan Mekkeli müşriklere, Müslümanların bir güç olduğunu gösterme, İslâm’ı tebliğ konusunda özgürlük alanı oluşturma ve saldırılara karşı varlıklarını korumayı hedeflemektedir.
Bu seriyyeler, Müslümanların varlığını ve gücünü gösteren ve netice itibariyle de tebliğin önündeki engelleri açmaya yönelik mücadelelerdir. O dönemde bölgede kaba kuvvetin hâkim olması, kuvvetlinin haklı gösterilmesi ve mazluma hayat hakkı tanınmaması, Hz. Peygamber’in bölgede emniyeti temin etme düşüncesiyle askerî müfrezeler göndermesine sebep olmuştur. Sîfü’l-Bahr ve Rabığ seriyyeleri ile Ebvâ, Buvat, Hamrâu’l-Esed ve Küçük Bedir gazaları bu maksatla gerçekleştirilmiştir.
2. Saldırının finansal kaynaklarını kesme
Nitekim Bedir Savaşı, Kureyşin ticaret kervanlarından elde ettiği kazançla giriştiği savaş hazırlığına engel olma gerekçesiyle yapılmıştır. Uhud Savaşı da Bedir mağlubiyeti sonrası Hz. Peygamber’den intikam almak düşüncesiyle, Ebu Süfyan’ın Şam ticaret kervanının geliriyle hazırlanmıştı.
Savaşa hazırlanmada böylesine önemli bir yaptırım olan ticaret kervanlarının takibiyle finansal kaynakların kesilmesi, Müslümanları sürekli tehdit eden Mekkeli müşriklere karşı Sîfü’l-Bahr, Rabığ, Harar, Nahle, Karde ve Îs seriyyeleri ile etkili bir yaptırım olarak kullanmıştır.
3. Saldırılara karşı savunma yapma
Ahzab birliği karşısında, Medine’yi savunma durumunda kalan Müslümanlar, savaş esnasında Kureyzalıların ihanetiyle tehlikeli anlar yaşamıştır. Hz. Peygamber, Medine döneminde özellikle Yahudilerin Müslümanlara karşı takındıkları düşmanca tavırlarıyla mücadele etmek ve gelebilecek muhtemel saldırıya karşı hazırlıklı olmak zorunda kalmıştır. Bu sebeple Bedir, Uhud ve Hendek savaşları, hem meşruiyet açısından hem de savaş stratejisi açısından saldırılara karşı savunmanın hedeflendiği en önemli savunma savaşlarıdır.
4. Düşman hakkında bilgi toplama
Savaşlardan önce bilgi toplamak için keşif kolları ve casuslar gönderilmiştir. Nahle, Birinci Zû’l-Kassa, Vâdi’l-Kura’, İkinci Cinab, Huneyn, Abdullah b. Revaha ve Hayber seriyyeleri, ansızın saldırma ihtimali olan düşman hakkında istihbarat elde etmek için tertiplenmiştir.
5. Anlaşmaların ihlal edilmesi ve ihaneti cezalandırma
Hicretten sonra Peygamber Efendimiz'in (s.a.s.) Medine’de yaptığı Medine Vesikası ile Hudeybiye barış anlaşmasının ihlâli, bazı savaşların meydana gelmesinin temel sebebini oluşturmuştur.
Hicretten sonra Mekkelilerle başlayan savaş dönemi, Hudeybiye Anlaşması’yla sona ermişken, Kureyşlilerin ihlâliyle bu anlaşma da bozulmuştur. Bu gerekçeyle Hz. Peygamber onları tedip gayesiyle Mekke üzerine yürümüştür.
Hz. Peygamber’in müşriklerle olduğu gibi Medine’deki Yahudi kabileleriyle savaşları da yapılan anlaşma hükümlerine aykırı hareket etme ve anlaşma hükümlerine muhalif olarak düşmanla işbirliğine kalkışma gibi meşru sebeplerle yapılmıştır. Kaynuka, Nadir ve Kureyza oğulları Yahudilerine karşı yapılan savaşlar, anlaşmalara ihanetin bir neticesi olarak meydana gelmiştir.
İşte bu durum Kaynuka, Nadir, Kureyza oğulları gazaları ile Mekke fethinin temel gerekçesini oluşturmuştur.
6. Baskın ve talanı cezalandırma
Hz. Peygamber ve Müslümanlara ait yaylım hayvanlarının yağmalanması ve bu sırada Müslümanlardan bazılarının şehit edilmesi, bir kısım seriyyelerin sebebini oluşturmuştur. Meşru müdafaa sırasında verilen mal, can gibi zayiat, İslâm hukuku açısından herhangi bir cezayı gerektirmez. Harar, II. Zû’l-Kassa, Tarif, Fezare oğulları, Ükl ve Uraniler, Meyfaa seriyyeleri ile Kureyza oğulları, Safevân/Birinci Bedir, Sevik ve Dûmetü’l-Cendel gazaları, değişik sebepleriyle birlikte Hz. Peygamber (s.a.s.) ve Müslümanlara ait malların yağmalanması veya yağmalanma teşebbüsü sırasında Müslümanlardan bazı kişilerin şehit edilmesi gibi saldırı ve hâdiseler neticesi meydana gelmiştir.
7. Düşmanın taraftar bulmasını engelleme
Bazı kabilelerle, düşmandan önce anlaşma yapmak suretiyle bu kabilelerin düşman safında yer almasını önlemek ve barış zemini oluşturmak için anlaşmalar yapılmıştır. Ebvâ ve Zû’l-Uşeyre gazaları barış anlaşmasını fiilen hayata geçirmek için gerçekleştirilmiştir.
8. Saldırı haberinin alınması üzerine yapılan müdahaleler
İstihbaratla bir saldırı hazırlığının kesin olarak alınması da meşru bir mukabele sebebi olmaktadır. Birinci Zû’l-Kassa, Karkaratü’l-Küdr, Bahran, Dûmetü’l-Cendel, Müreysi, Vâdi’l-Kura’, Türebe, Necid/Hevazinler, Meyfaa, Cinab, Zatü’s-Selasil, Bekir oğulları, Abdullah b. Revaha, Hayber, Gâbe, Kutbe b. Amir seriyyeleri ile Gatafan, Katan, Zâtu’r-Rika’, Huneyn, Taif, Hayber, Fedek gazaları ve Tebük seferi, düşmanın saldırı yapacağı bilgisinin alınması üzerine sevk edilmiştir. Sayıca fazlalığı dikkate alındığında, gaza ve seriyyelerin çoğunun saldırı haberinin alınması neticesi meydana geldiği görülecektir.
9. Zulme uğrayan Müslümanlara yardım etme
Hz. Peygamber’in Huzaa Kabilesi’ne yardım etmesi, Bi’r-i Maûne seriyyesi ve Dûmetü’l-Cendel gazası, Hz. Peygamber’in zulme maruz kalan Müslümanlara yardım için yapmak zorunda kaldığı askerî müdahalelerdir.
10. Tebliğin önündeki engelleri bertaraf etme
Tebliğ, Hz. Peygamber ve Müslümanların aslî vazifesi olduğuna göre, her durumda Allah’ın adının bütün dünyaya barış şartlarında ulaştırılması hedeflenmiştir. Düşmanın kaçınılmaz olarak savaşın içine çektiği durumlarda bile, tebliğ görevi ihmal edilmemiştir.
Allah Resulü’nün (sallallahu aleyhi ve sellem) davet maksadıyla gönderdiği seriyyeler arasında Ka’b b. Umeyr’in başkanlığındaki Zât-ı Atlah, Amr b. Âs’ın Zatü’s-Selasil, Abdurrahman b. Avf’ın Dûmetü’l-Cendel ve Halid b. Velid’in Cezime seriyyeleri sayılabilir.
Hz. Peygamber, bazen bir talep karşısında bazen de herhangi bir talep olmaksızın, sırf İslâm’ı tebliğ gayesiyle bazı kabile ve devletlere heyetler göndermiştir. İslâm’ı tebliğ etmenin dışında hiçbir maksadı olmayan bu heyetler, pusuya düşürülmek ve ihanete maruz kalmak suretiyle şehit edilmiştir. Reci’, Bi’r-i Maûne, Süleym oğulları, Zât-ı Atlah, Zâtü’s-Selasil, Cezîme oğulları, Uman, Bahreyn ve Dûmetü’l-Cendel seriyyeleri, değişik sebepleri olmakla birlikte, ağırlıklı olarak İslâm’ı çevre kabile ve devletlere tebliğ için gönderilmiş tebliğ heyetlerinin öldürülmesi ile sonuçlanmıştır.
Kendi iradeleriyle, kabilelerinin İslâm’a meyilli olduklarını ileri sürerek Hz. Peygamber’den (s.a.s.) tebliğ heyeti talep edenlerin, gönderilecek tebliğ heyetini emanla koruyacaklarını taahhüt etmelerine rağmen, heyeti pusuya düşürerek şehit etmeleri, bazı gaza ve seriyyelerin sebebini oluşturmuştur. Zâtu’r-Rika’ gazası ile Cemum, Meyfaa, Âmir oğulları, İkinci Sîfü’l-Bahr ve Hayber seriyyeleri, barışçı tebliğ heyetine karşı yapılan saldırıları etkisiz hâle getirmek için yapılmıştır.
11. Elçilere kötü muamele yapılmasını ve onların öldürülmesini cezalandırma
Allah Resulü (sallallahu aleyhi ve sellem), Hudeybiye Anlaşması’ndan sonra bölge ülkelerin hükümdarlarına, İslâm’a davet maksadıyla elçiler göndermiştir. Bu hükümdarlardan bazıları tebliğ çağrısına olumlu cevap vermiş, bazıları da sadece olumsuz cevap vermekle kalmamış, elçilere ve gıyaben Hz. Peygamber (s.a.s.) ve Müslümanlara nezaket sınırlarını zorlayan hattâ hakarete varan davranışlarda bulunmuştur. Hımsa, Kurayt oğulları ve Kuratalar seriyyeleri ile Mû’te seferi, bu sebeple gerçekleştirilmiştir.
12. Düşmanın savaş ilânına cevap verme
Düşmanın savaş ilân etmesi Hz. Peygamber’in gaza gerekçeleri arasında yer almaktadır. Bunun tek örneği Küçük Bedir gazasıdır.
Günümüzden örnek verecek olursak demokratik ülkeler tebliğin yapılabildiği ülkelerdir. Dolayısıyla barış içinde yaşanılabilir.Fakat Müslümanlara zulüm yapılan, mabetlerinde ibadetleri engellenen Filistinliler ve İsrail için cihad söz konusudur.
Komşu devletlerden ve kabilelerden neden cizye alındı:
Peygamber zamanında İslamiyeti kabul etmeyen komşu kabilelerden ve otoritelerden cizye istenmiştir ve bazılarından da alınmıştır.Cizye istenilen ortam kafir ve müşriklerin İslamı yok etmek istedikleri ve saldırdıkları veya saldırı planladıkları bir dönemdir.Bu dönemde bir devlete cizye (vergi) vermek onu tanımak ve onunla barış içerisinde kalmak anlamına geliyordu.Bu nedenledir ki Müslümanlar dost ve düşmanlarını görebilmiştir.Zaten cizye ödeyen kabileler daha sonra Müslüman olmuştur.
Gayr-i Müslimlerle cizye karşılığında yapılan antlaşmadan (zimmet akdi) güdülen gaye Müslümanlara karşı açılan savaşın şerrini defetmek, düşmanın savaşı terk ederek Müslümanlarla barış içine girmesini sağlamak, diğer düşmanlarla işbirliğine girmesini önlemek ve tarafını belli etmesini sağlamaktır.
Cizye ödeyen kabileler İslam devletinin koruyuculuğunu ve müdafaasını hak edip kendi dinlerini yaşama özgürlüğünü de kaybetmiyorlardı.
Hz. Ali buyuruyor ki: "Gayri müslimlerin cizye vermelerinden gaye, can ve mallarının bizim can ve malımız gibi masum olmasıdır."
Bir de tamamen Müslüman devletinde yaşayan azınlıkta olan gayrimüslimler vardı ki; bunlar da cizyelerini ödeyip Müslümanların içinde Müslümanların sahip olduğu tüm insan haklarına sahip oluyordu.
Özet: Baskı ve zulüm yoksa işgal ve fetih yoktur.Aksi takdirde cizye alınır veya tamamen fetih yapılır.Kişilerin dininin değiştirilmesi söz konusu değildir. Müslümanlardan öşür ve zekat alınır ve askere giderler. Gayrimüslimlerden ise bunların yerine haraç ve cizye alınır.
Yorumlar
Yorum Gönder